Değerli Anne ve Babalar;
Günümüzün değişen şartlarında
çocuk yetiştirmek gittikçe güçleşen bir zanaat olmuştur. Karşılaştığımız
güçlükler karşısında çaresizliği sıklıkla hisseder olduk. Bir taraftan onları
hayata hazırlamak, akademik eğitimini sürdürmesini ve başarılı olmasını sağlamak,
diğer taraftan da milli, dini ve ahlaki değerlerle onları donatmak, çok zorlu
bir süreçtir.
Çocuk ve
gençlerimizi tehdit eden tehlikeler: alkol, sigara, madde bağımlılığı ve
beraberinde getirdikleri ile, yitirilen, kaybedilen milli, manevi değerlerdir.
Hepimizin amacı, var olan riskleri en
aza indirmek ve çocuklarımıza sahip çıkarak, onların hatalı tutum ve davranış edinmelerine
engel olmaktır. Özellikle çocuklarda davranış bozuklukları ve kötü
alışkanlıklar belli bir yaştan sonra ortaya çıkmaya başlarlar. Nedir bu sınır
yaş diye sorarsanız 8-13 yaş aralığı derim. Eğer benim çocuğumda da davranış
problemi var, kötü alışkanlıklar ve kötü arkadaşlar edinmiş, ders çalışmıyor,
bizi dinlemiyor vs. diyorsanız ki- çoğunuzun böyle dediğini duyar gibiyim,-Şimdi anne
babalardan bir öz eleştiri yapmalarının vaktinin çoktan geldiğini belirtmek isterim.
Kendimize bir an önce şu soruyu sormalısınız: Nerede yanlış yaptık da
çocuklarımız böyle davranıyor? Yalnız dikkat edin çocuklarımız ne yaptı da bu
hale geldiler demiyoruz. Ebeveynler olarak biz ne yaptık da diye soruyoruz.
İşte bu konuları ele alacağız ve eminim ki yazdıklarıma siz de hak vereceksiniz.
Dahası anlatılanları kavrayıp, tatbik etmeye başladığınızda çok güzel şeyler olacak.
Hiç bir şey için vakit geç değil. Kaybettiklerimizi yeniden kazanmak imkânsız
değil.
Çocuklarda aileden kopma, onlardan zihnen ve bedenen uzaklaşma, olumsuz
diye tabir ettiğimiz davranışların, problemlerin başladığının veya başlayacağının
en belirgin işaretidir. İşte bu nedenledir ki 0-13 yaş döneminde bir şekilde
çocuklarımızı kendimize bağlamamız, aile bağlarını güçlendirmemiz gerekir.
Aslında yapmamız gereken aynı zaman da herkesin,
herkese karşı yapması gereken şeylerdir. Eşler birbirine, çocuklar anne
babalarına, anne babalar çocuklarına yani, insanlar olarak birbirimize.
Çocuklarımızı hatta eşler olarak birbirimizi kazanmanın yollarını örneklerle
açıklamaya çalışacağım.
Tüm
insanlar olarak maddi ve manevi ihtiyaçlarımız vardır. Biz burada manevi
ihtiyaçlarımızı ve onları karşılamayı amaç edineceğiz. Nedir bu ihtiyaçlarımız
derseniz sıralayalım. Aslında bir ihtiyaç öne çıkar diğerleri onu tamamlar. En
önemli ihtiyacımız sevme-sevilme ihtiyacıdır, Diğerleri önemsenme-değerli
olduğunu hissetme ve içinde yaşadığı ortamın bir parçası olduğunu
hissetme-takdir edilme vs.
Ailenizi ve özellikle de çocuklarınızı seviyor
musunuz diye; Kime sorduysam; tabi ki ailemi, seviyorum, önemsiyorum, değer
veriyorum dediler. Hemen ikinci bir soru sorma lüzumu hissettim, peki sevdiğinizi
onlara hissettirebiliyor musunuz?
İşte bu soruya aldığım cevaplar bu
konuda pekte bilinçli olmadığımızı ortaya çıkardı.Şimdi sorular üzerinden
giderek konuyu hem anlamanıza;,hem de size yol göstermeye gayret edeceğim.
Aileden üyelerine en son ne zaman
sevdiğinizi söyledinizi?
Akşam yemeklerini düzenli olarak
beraber yiyor musunuz?
Çocuklarınıza ve eşinize en son
ne zaman bir hediye aldınız?
Akşam işten eve geldiğinizde ailenize
ne kadar zaman ayırıp, onlarla ne kadar süre sohbet ediyorsunuz?
Hiç aile istişare toplantıları
yaptınız mı?
Hafta sonu çocuklarınızla ne sıklıkta
vakit geçiriyorsunuz?
Çok küçüklerde olsalar
çocuklarınızı dinleyip-anlayıp her durumda onlara cevap verir misiniz?
Peki, eve alınacak her türlü
eşyayı toplantı yapıp ortak iştişare ile alıyor musunuz?
Çocuklara kıyafet alınırken kendi
beğendiklerini mi yoksa annesinin beğendiklerini mi alıyorsunuz.
Araba-ev alırken çocuklarınızın
görüşlerini ne kadar dikkate alıyorsunuz?
Evde akşamları okuma saati
düzenliyor muyuz?
Kız çocuklarımızla-erkek
çocuklarımız arasında davranışlarımızda farklılık var mı, Erkekler lehine
ayrımcılık yapıyor muyuz?
Erkeklere göre, sevgiye daha
muhtaç olan kız çocuklarımıza yeterince zaman ayırıyor muyuz, onlarla hiç
alışverişe çıkıyor muyuz?
Maddi – manevi sahip
olduklarınıza tüm aile fertlerinin ortak olduklarını onlara söylediniz mi ya da
hissettirdiniz mi?
Birbirinize ailede herkezin eşit
değerde ve önemli olduklarını söylediniz mi ve hissettirdiniz mi?
Aileyi ilgilendiren konular ortak
konuşulup, sevinci de üzüntüyü de beraber yaşar mısınız?
Eğer yukarıda sıraladığım bu ve buna
benzer sorulara olumlu cevap verebiliyorsanız; hiç korkmayın o ortamda problemli
çocuk yetişmez. Ama eğer bu sorduğum sorulara olumsuz cevap veriyorsanız işte o
zaman gerçekten endişelenmeliyiz ve derhal eksikliklerimizi tamamlama yoluna
gitmeli, gerekirse konunun uzmanlarından destek almalıyız.
Özetle şunu söylüyorum, küçükken
konu ne olursa olsun çocuklarımızı veya birbirimizi dinlememişsek, onlara
değerli olduklarını, ailenin eşit ve önemli bir ferdi olduklarını
hissettirememişsek, onlara zaman ayırıp vakit geçirmemişsek, o çocuklar ilk
fırsatta kendilerini dinleyen, önemseyen, değer veren birilerini bulma arayışı
için, dışarıya açılacaktırlar. Dışarıda hangi arkadaş grubunda yer bulursa o
grubun değerlerini benimseyecekler ve kendilerini onlara kabullendirebilmek
için sürekli bir şeyler yapma çabasında olacaktırlar. Peki, içine girdikleri
grup bir çete ise, Allah korusun çocuklarımız o grubun takdirini almak için en
zorlu hırsızlığı yapabilir veya birilerine aşırı derecede zarar verebilirler ki
hatta adam bile öldürebilirler. Bunları ne için yapar derseniz ailesi ve çevresi
tarafından tatmin edilemeyen sevme-sevilme-önemsenme-takdir edilme duygularını
tatmin edebilmek içindir.
Konuyu bir anıyla bitirmek istiyorum.
Rehberlik Öğretmeni olduğum bir okulda bir kız öğrenciyle görüşme yaptım.
Görüşmeye başlarken hangi konuda görüşme yapacağımızı sordum. İlk cümlesi -
babam beni sevmiyor oldu- ve birkaç dakika duygulandı, ağlamaklı bir hal aldı
ve devam etti -erkek kardeşimi benden çok seviyor- dedi. Sonra ben araya girdim
ve hiç anne baba çocuğunu sevmez olur mu seni de eminim ki çok seviyorlardır dedim.
Hayır, hocam hayır dedi. Ben de bu sonuca nerden vardığını sordum ve bana
cevabı şu oldu: Ben hasta olduğumda babam benim başıma bile gelmiyor, yalandan
nasıl oldun diye soruyor, hastaneye götürmeyi bile önermiyor, oysa erkek kardeşim
hasta olunca başından ayrılmıyor ve mutlaka hastaneye götürüp ilaç alıyor. Ben
bu sözün üzerine bir şeyler söylemeye bayağı zorlandım. Bilmem siz ne dersiniz.
Şimdi bu anımı da şu sorumla bitiriyorum: Peki kız çocukları yaşça kendinden
çok büyük olanlara ya da internette yüzünü hiç görmediği birine nasıl olurda
bağlanır ve belki de evden kaçar? Aynı şekilde neden bazı eşler eşini bırakır
da başka arayışlara girer? Umarım bu sorduklarıma yukarıda ki yazdıklarım cevap
vermiştir.
Vefa BUĞDAY
Rehberlik Öğretmeni
Yorumlar
Yorum Gönder