Dışarıda
keşfedilmeyi bekleyen, dimağlarımızda tadını daha önce hiç hissetmediğimiz
binlerce kelime var. Bu kelimeler çeşit çeşit. Bazısının modası geçmiş bazısı
çok popüler. Bazısı bizi bizden daha iyi anlatır bazısı kifayetsiz kalır. Bazısı
sığ denizler gibidir. Bazısı derin sulardır. Anlam deryalarında yüzmesini bilmeyenler
boğulur. Dışarıda… Evet dışarıda. Bu kelimelerin hepsi dışarıda. Ama öyle
ulaşılamaz Kaf Dağı’nın arkasında değiller. Hemen bir hamle ile ulaşılabilecek
bir yerdeler, kitaplardalar.
Kitaplar bizim dünyaya açılan gözümüz,
kendimizi görmemizi sağlayan özümüz ve başkalarına bizi tanıtan yüzümüzdür.
Kitaplar bizim için büyük bir derya ve sonsuz bir ummandır. Kitaplar değerlidir
ve paha biçilmezdir. Ama her değerli şeyde olduğu gibi kıymetini bilen de azdır
kitapların. Bu kadar değerli olan kitaplara hepimizin yaklaşımı farklıdır tabi
ki. Bazılarımız kitaplarla hemhal olur, bazılarımız ise kitapların,
kütüphanelerin yakınından bile geçmez. Biz genellikle kitaplarla arası iyi olup
sorulan her şeyi bilen kişilere toplumda ayaklı kütüphane deriz. Bu kişilerin
her konu hakkında bir bildikleri vardır mutlaka. Sanki kafalarında bir
kütüphane var ve konularla ilgili kitaplara hemen bakıp bize cevap veriyorlar.
Kitap okuyan ile okumayanı bu şekilde ayırdığımız gibi kitap okuyanları da
kendi içlerinde ikiye ayırmamız gerekir bence. Birinci kısım kitapların hamili
olanlar. Yani onları yüklenenler, ayaklı kütüphaneler. Bilgileri kaydedip yeni
bir düşünce üretmeyenler. İkinci kısım kitaplarla kâmil olanlar bunlar sadece
bilmekle kalmıyor. Aynı zamanda bilgiyle yeni bilgiler de oluşturuyorlar. Yani
öğreniyor. Modern dünya bize bilmek ile haberdar olmanın, öğrenmek ile
kaydetmenin aynı şey olduğunu öğretti yıllarca. Ama kaydetmenin öğrenmeye
dönüşmedikçe işe yaramadığı sadece beyni bilgilerle yormak olduğu yeni yeni
anlaşılıyor. Hamil okuyucular çok yediği için şişmanlayan insanlar gibidir.
Bildikleri onlarda sadece yağ yapar. Kamil okuyucular ise sağlıklı bireylerdir.
Onlar bildikleriyle yağ değil kas yaparlar ve sağlıklı kalırlar.
Peki, hayatımız için bu kadar önemli olan
kitapları bir okuma usulü, yöntemi yok mu? Tabi ki var. İyi bir okuyucu, kâmil
okuyucu olmak bir sanattır. İyi bir okuyucu, sanatçı eserini nasıl titizlikle
işlerse öyle okur kitabı. İyi bir
okuyucu olmak çok okumak ve çok bilmek demek değildir, okumanın hakkını vermek
demektir.
İşte okumanın hakkını vermenin
yolları:
1-Her okuma eylemi amaca yönelik
bir çalışma olmalıdır.
2-Birçok kitabı okumak yerine
bazı kitapları birçok kez okumak daha faydalıdır.
3-Bir kitap okurken onunla
bütünleşmeli ve yazara karşı bir düşünce savaşı verilmelidir.
4-Yazarla okuyucunun düşüncesi
birleşmeli ve ortaya yeni bir mahsul çıkmalıdır.
Kamil okuyucular olmak dileğiyle…
SABRİ DAŞO
Yorumlar
Yorum Gönder